4 Mart 2014 Salı

      Feshane, İstanbul Eyüp ilçesinin Defterdar semtinde, 1839 yılında Padişah Abdülmecit’in fermanıyla, Osmanlı ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak amacıyla kuruldu. Ülkemizin gerçek anlamda ilk tekstil sanayi kuruluşu olan Feshane, 1851 yılında Belçika’dan getirilerek monte edilen kolonlarla, çelik konstrüksiyon yapının dünyadaki ilk örneklerinden biri oldu. Buharlı dokuma tezgahları da yurtdışından getirilen Feshane, 1866 yılında döneminin en gelişmiş dokuma fabrikası olarak yenilendi.

      Osmanlı ordusu, 19. yüzyıl ortalarına doğru kıyafetlerinde değişikliğe gitti. Bu yeni kıyafetlerin temininde ise Feshane Dokuma Fabrikası’nın rolü büyük oldu. 1893 yılında Chicago'da açılmış olan uluslararası sergide, Feshane fabrikası sergilediği yünlü kumaşlar ve feslerle ödüle layık görüldü. Feshane'de kumaş ve fes dışında özel olarak halı da üretildi. Hatta Çanakkale zaferi dolayısıyla, 1918 yılında Mustafa Kemal’e Talat Paşa tarafından hediye edilen halı Feshane'de üretilmiştir. 1939 yılında, o zamanki adıyla Feshane Mensucat A.Ş kapatılarak, Sümerbank Defterdar Fabrikası oldu. 1953 yılı itibariyle 389 kadın işçinin fabrikada çalışıyor bulunması, Türk toplumunda artık kadınların da iş hayatına girdiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
     1986 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Haliç ve çevresini düzenleme projesi kapsamında fabrika boşaltıldı. Konfeksiyon bölümü, Bakırköy sanayi işletmesine taşındı ve fabrika büyük dokuma salonu dışında yıkıldı. 1992 yılında Büyükşehir Belediyesi ve özel bir kuruluşun girişimiyle çağdaş el sanatları müzesine dönüştürülen Feshane, takip eden yıllarda Haliç tarafı cümle kapısı önünün sular altında kalması ve bu suların içerilere kadar girmesi nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Ayrıca binanın restorasyonu da tamamlanamadı. Dolayısıyla 1986 yılında fabrikanın boşaltılmasıyla başlayan 12 yıllık süreçte çürümeye yüz tutan Feshane, ancak 1998 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yeni bir proje kapsamında restorasyon çalışmalarını başlatmasıyla kurtarılabildi.
Feshane'nin kullanıma engel olan en önemli problemi, cümle kapısı tarafında (Haliç'e bakan cephesi) zeminden gelen Haliç'in suyu ile beslenen, aynı zamanda yağmurların yağmasıyla binanın içine kadar dolan yaklaşık 60 cm yükselen suydu. Zira elektronik ölçüm aletleriyle yapılan çalışma neticesinde görüldü ki; Feshane, Haliç suyu kotundan yıl içerisinde -27 cm daha aşağıda kalıyor. Feshane ile Haliç arasında kalan saha, dolgu olması nedeniyle tamamıyla geçirgendi. Yapılan sondaj etütlerine göre, yaklaşık 900 cm'de geçirimsiz (killi) tabakaya rastlanmıştı.
Bütün bu veriler ve bulgular değerlendirilerek Feshane'nin restorasyonunun yapılabilmesinin, zemindeki Haliç'ten sızan suyun kesilmesine bağlı olduğuna karar verildi. Bunun üzerine darbe ile yapılan geçirimsiz perdeleme sistemlerinden kaçınılarak, jet grout yöntemiyle binanın üç cephesinde zeminin killi tabakasına ulaşılarak, Haliç kodu üzerine kadar geçirimsiz bir perdeleme yapıldı. Bundan sonrasında ise geçirimsiz perde ile Feshane arasında kalan bölgede birikecek suların ve aynı zamanda doğal zemin suyunun tahliyesinin yapılması gerekiyordu. Burada dikkat edilen en önemli nokta ise zemin suyunun Feshane temelinden yaklaşık 70 cmaşağıda sabit tutularak tamamen tahliye olmasına engel olmak ve Feshane binasının oturmasına sebebiyet vermemekti. Bu amaçla İstanbul Teknik Üniversitesi'nin yaptığı araştırma ve hazırladığı projeye göre drenaj sistemi uygulaması yapıldı. Bütün bunların neticesinde bugün itibariyle Feshane'nin önündeki balçık ve sazlığa, zamanla 60 cm’e kadar yükselerek içine dolan suya engel olundu.
Binanın dış cephesinde en önemli bölümü ise cümle kapısıdır. Fakat bu kapı zamanla yıkılmış ve parçalarının tamamına yakını yok olmuştu. Çevredeki düzenlemeler sırasında kapıya ait ancak birkaç küçük parçaya rastlanabildi. Çeşitli proje ve kaynaklardan (onaylı restitüsyon projesi, Önder Küçükerman "Feshane" kitabı, Yıldız Sarayı arşivi kaynakları) yararlanarak bu cümle kapısının mermerleri ve işlemeleri orijinaline uygun yapıldı. Aynı zamanda 30 ton mermerin taşıtıldığı cümle kapısı zemini enjeksiyon yöntemi ile güçlendirilerek, olabilecek oturmalara karşı tedbir alındı.
Tasarım sürecine yapının mevcut bölümleri içerisine yerleştirilecek fonksiyonların araştırmasıyla başlandı. Brüt 8000 m2 kapalı alana sahip olan binada, 7.570,55 m2 net alan kullanılıyor. Bina yalın haliyle farklı m2'lerde 5 ana mekândan oluşuyor. Dolayısıyla öncelik, Feshane'nin restorasyonu ve orijinal yapının yeni işlevi içerisinde sergilenmesi oldu. Mekânların büyüklükleri ve birbirleriyle olan ilişkilerine göre fonksiyonları seçildi. Bu doğrultuda yöntem olarak fonksiyona göre mekân oluşturmak yerine, mekâna göre fonksiyon arayışı tasarımı yönlendirdi.
Feshane, toplamda 56.000 metrekare alan üzerine kurulu. İstanbul Haliç kıyısında uluslararası her türlü fuar, organizasyon, toplantı, seminer, konser, gala, davet, sergi ve kültür etkinliklerin yapıldığı bir mekân. Yeşil alanlarla desteklenmiş tarihi yapısıyla Haliç'e ayrı bir renk katıyor. Feshane'nin Haliç'e açılan, kendine özel bir iskelesi de bulunuyor.


Tarihi Eyüp belgeseli paylaşan: sukruyapici

0 yorum:

Yorum Gönder

Subscribe to RSS Feed Follow me on Twitter!